Kişisel Bakımı
Saçları
Yazılı vesikalara göre Hz. Peygamber (asm), ustura tıraşlı
değil, uzun saçlıdır. Saç biçimi ise, uzunluk kısalık durumuna göre, üç şekil
arzetmektedir. En kısa şekli kulak yumuşağına kadar olup, en uzun şekli de
omuzlarına dokunacak derecede olandır ki, her durum için üç ayrı tabir
kullanılmıştır. Kısadan uzuna doğru, kaynaklardaki ifadeler şöyledir:
Kulak yumuşaklarına kadar olan haline "vefre", kulak
yumuşağını biraz geçene "limme", omuzlarına dokunacak kadar olan haline de
"cümme" denmiştir. Rivayetler arasındaki değişiklik ise son derece normaldir.
Her ravi, kendi gördüğü andaki halini anlatmış olacağına göre, rivayetler
arasındaki farklılığı, bir çelişki olarak değerlendirmemek gerekecektir.
Hz. Peygamber (asm)'in saç tarama şekline gelince: İbn Abbas
(ra)'ın rivayetinden anlaşıldığına göre, Hz. Peygamber döneminde Hicaz
bölgesinde iki türlü saç tarama biçimi yaygındı. Ehl-i Kitab olanlar,
kaküllerini önlerine düz tararlardı. O günün putperestleri ise perçemlerini
ortadan ikiye ayırarak yanlara bırakırlardı.
Yeni bir model getirme yoluna gitmemişler; başlangıçta Ehl-i
Kitab'ın uygulamasını benimseyerek, onlar gibi perçemlerini önüne düz
taramışlar; Hicaz bölgesinde putperestliğin kökü kazınıp toplumda taraftarı
kalmayınca, bu defa da, saçlarını önden ikiye ayırarak sağa-sola bırakır
olmuşlardır.
Saç Bakımı
Peygamber Efendimiz (asm), saç bakımı hususunda, umumi bir
tavsiyede bulunmuşlardır: "Kim saç bırakmışsa, onun bakımına dikkat etsin.", "
Saçı olan, saçına ikram etsin."
İslami kaynaklar, Hz. Peygamber'in daima yanlarında
bulundurdukları bazı zatî eşyalarını da kaydetmişlerdir. Bunlar; tarak, ayna,
misvak, kürdan, makas, sürmedan gibi eşyalardır.
Peygamber Efendimiz (asm), üst-baş temizliğine son derece
dikkat ettiği gibi, üstlerinin başlarının tertipli olmasına da o ölçüde itina
gösterirlerdi.
Üst başın tertipli olmasını ve buna titizlik gösterilmesini
isteyen Peygamber Efendimiz, sadece süslenmekle vakit geçirmeyi ise hoş
karşılamamışlar; şık ve sade olmakla, süslenmeyi bir meşgale haline getirmeyi
birbirinden ayırmışlardır.
Bize ulaşan bilgilerden anlaşılacağı üzere, Rasûlullah
Efendimiz'in mübarek saçları ve sakal-ı şerifleri, göze batacak kadar
ağarmamıştı. Esasen, Kainatın Efendisi'nin vücut yapılarında, son nefeslerine
kadar bir değişiklik husule gelmemiştir: İhtiyarlık belirtileri, diş dökülmesi,
az görme, yavaş işitme, saç dökülmesi, sakal ağarması vb. arızi durumlar, O'nda
görülmemiştir.
Mevcut metinlere göre, ak düşen yerler; sakal başları, yani
gözle kulak arasındaki favori yerleri, alt dudakla çene arasındaki bölge ile
saçlarının dağınık yerlerinde olup, sakal-ı şeriflerindekilerin sayısı,
saçlarındakinden fazla idi. Bunlar da, karşıdan fark edilecek cinsten değildi.
Ağarmaya yol açan sebepler ise, yine kendilerince şöyle izah edilmektedir:
"Benim saçımı sakalımı, Hûd ve benzeri sûrelerdeki âyet-i kerimeler
ağarttı."
Peygamber Efendimiz (asm), saç boyası kullanmamışlar; ancak
başlarını zaman zaman zeytinyağı ile yağlamışlardır. Yağı başlarına sürdükten
sonra, sarıklarına bulaşmaması için, sarığın altına bir tülbend koyarlardı. Bu
tülbend, yağın fazlasını emer ve sarıklarını yağlanmaktan korurdu.
İbn Sa'd'ın kaydettiği bir vesikadan anlaşıldığına göre, Hz.
Peygamber, başlarını, sidr ağacı yaprağının kaynatılmasıyla elde edilen bir
karışımla yıkardı. Müminlerin annesi Ümmü Seleme (ra) başta olmak üzere, ashab-ı
kiramdan pek çoğu, Hz. Peygamber'in mübarek saçlarını ve sakal-ı şeriflerinin
kıllarını, teberrüken saklamışlardır. Bunların, bir kutsal miras ciddiyetiyle,
nesilden nesile intikal ettiğini de biliyoruz.
Güzel Koku Sürünmeleri
Hz. Âişe (ra), Rasûlullah Efendimiz (asm)'in giyim kuşamı ve
kılık kıyafeti ile birinci derecede ilgilenen güzide hanımlarındandı. Kendisi,
hayatının her safhasında Rasûlullah Efendimiz'i, "bulabildiği en güzel kokular"
sürerek giydirirdi.
Peygamber Efendimiz (asm), yanında "sükke" tabir edilen bir
koku bulundurur ve gerektikçe ondan sürünürdü. Özellikle yolculuklarında
birlikte götürülmesi mutad olan eşyaları arasında bir de "koku şişesi" yer
almaktadır. Hz. Peygamber'in güzel koku ile ilgili davranışlarından biri de,
O'nun ikram edilen kokuyu reddetmemesi idi.
"Zira koku, külfetsiz bir ikramdır!" (Ahmed b. Hanbel, Müsned,
II, 320; Ebû Davud ve Nesaî).
"Dünyada bana, kadın ve güzel koku sevdirildi; namaz da,
gözümün nuru kılındı." (Nesaî, VII,61,62; İbn Sa'd, 1, 398; el-Hakim,
el-Müstedrek).
Peygamber Efendimiz (asm) sokağa çıktıkları zaman, kokularının
o kendine has güzelliği ile çevredeki insanlar tarafından hemen farkedilirdi. Bu
durumu, Enes b. Malik (ra) şöyle ifade etmektedir: "Rasûlullah Efendimiz Medine
sokaklarının birinden geçtiğinde O'nun misk gibi kokusu hemen sezildiğinden,
halk, o yoldan Hz. Peygamber'in geçtiğini söylerdi. Bizler, Peygamber
Efendimiz'in gelişini, kokusunun güzelliğinden anlardık." (İbn Sad, Tabakat,
398-399; Mecme'uz-Zevaid, VIII, 282; el-Metalib'ül-Âliye, IV,25;
Behcet'ül-Mehafil, II, 254).
Gözlerine Sürme Çekmesi
Peygamber Efendimiz (asm), hıfzısıhha dediğimiz koruyucu
hekimliğe son derece önem verirlerdi: Saçlarını yağlaması, dişlerini misvakla
temizlemesi, gözüne sürme çekmesi, suyu dinlene dinlene içmesi, fazla kireçli ve
kalitesiz suları içmeyip Medine dışındaki pınar ve kuyulardan içme suyu
getirtmesi, yediği gıdaların vücut ihtiyaçlarına göre ayarlanması ve daha pek
çok tatbikatı, hep sıhhati korumak için almış olduğu tedbirlerdendi.
Hz. Peygamber (asm), sürmeyi, gece yatacağı zaman
kullanırlardı. Yatmadan önce, üç defa sağ gözlerine, üç defa sol gözlerine
çekerler; ondan sonra yataklarına girerlerdi. Gerek sürmeyi kullanma zamanı,
gerek sürmenin faydalarına dair bilgilerden, sürmenin, süslenmek için değil,
gözün sıhhatini korumak için kullanıldığı anlaşılıyor.
İbn Abbas rivayet ediyor:
Peygamber Efendimiz (asm): "Gözlerinizi ismid ile
sürmeleyiniz. Zira ismid ile sürmelemek göze cila verir ve kirpik bitirir."
buyurmuşlardır. İbn Abbas der ki: "Hatta Rasûlullah Efendimiz'in bir sürmedanı
olup, her gece yatmadan önce bu sürmedandan üç kere sağ gözlerine, üç kere de
sol gözlerine sürme çekerlerdi."
Prof. Dr. Ali Yardım
Sorularla İslamiyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder